Yanıtsız Mektuplarda Hicran

Müzikler Vedat Sakman'a ait. Sakman, Hakan Gerçek ile birlikte yer alıyor dinletide ve şarkıları bu dinleti sırasında söylüyor. Şarkılar (Vedat Sakman) adeta şairin (Hakan Gerçek) iç sesi gibi!


 


---------------


 


Bir şiir dinletisi, yıllardır yapageldiğim bir dinleti ama bu kez kendi şiirlerimden oluşuyor. Arada birkaç da mektup var. Dinletinin metni, 2003 yılında çıkan Yanıtsız Mektuplar da Hicran adlı kitabıma dayanıyor. Kitapta şiirler ile düzyazı, deneme iç içeydi ve birbirini bütünlüyordu. "İmajinatif" bir aşkın kitabı da diyebiliriz. Baştan beri kitap olarak tasarlanmıştı ve yazma sürecinde de bu "aşk" sürdü!


 


Dinleti düşüncesi de bu kitaptan yola çıkarak oluştu: Bir şairin bir anlamda karşılıksız kalan aşkını, dolayısıyla dönmeyen mektuplarını ve bu süreçte yazdığı şiirleri, "işliyor", diyebiliriz.


 


Tabii ki dinletinin kitaptan farklı bir yapısı var. her şeyden önce düzyazı olarak o kitapta yer alan dört metin var, gerisi şiir. Şiirlerin büyük bir kısmı da aslında o kitapta yer almıyor. Başka başka zamanlarda yazdığım ve bir kısmını yayınladığım şiirler. Ama dinletinin tematik bir bütünlüğü var ve müzik bu bütünlüğün içinde çok önemli bir bölüm. Zaten, şiir, düzyazı ve müzik estetik bir akış içinde aktarılıyor izleyiciye.


 


Vedat Sakman bu dinleti için ve dinletinin teması olan bir şarkı da besteledi: "Saçlarınızdaydı Eylül". (Şarkının şimdiki adı bu ama doğrusu Vedat'ın hayranlarından gelen istek üzerine her ân değişebilir!)


 


Kuşkusuz ki edebiyat hem kurmaca hem de gerçek! İç içe geçmiş. Bu şiirlerdeki de hem benim hem değil, ama duyguların hepsi benim! Zaten benim şiirlerim de "aşk" temasına ilişkindir ve ben kendime pek öyle "şair" demem, çünkü kuşağımın çok sıkı şairleri vardır. Ama "şiir heveslisi" derim. Bu dinletinin, ötekilerden güzel olup olmayacağını bilemem, buna seyirci karar verecek, güzel olması için biz elimizden gelini yapacağız; ama öte yandan bu dinletinin ötekilerinden çok farklı olacağına inanıyorum. Sahne düzeni yani bir anlamda "yönetmenlik" yine bana ait.


 


Yönetmenlik diyoruz ama tiyatro gibi düşünülmemeli, çünkü zaten amacımız şiiri teatral olandan uzaklaştırmak, şiiri kendi mantığı içinde seslendirmek, sunmak! Tabii ki sahneye taşıdığınızda ister istemez, sahnenin diyalektiğine, estetiğine de, kapsamınız çerçevisinde uymanız gerek, ben de öyle yapmaya çalışıyorum. Farklılık, kendi şiirlerimin oluşu; bugüne kadar "yaşamayan şairlerimizin" şiirlerinden dinletiler gerçekleştirdim. Metinleri hep ben hazırladım, bazen de sahneye koydum! Onlar güçlü şiirlerdi, seyirci tabii ki beğendi (burada şiirleri okuyanın çok önemli olduğunu vurgulamalıyım; ama ışıkçısı da, mutfakta çalışanlar da önemli).


 


Evet, duygusal bir kaygı var! Ama öte yandan, dinletiyi şarkılarıyla Vedat Sakman ile Hakan Gerçek'in "icra" edeceğini düşünürsek, "kaygımın" da nasıl aşılacağı ortaya çıkar.


 


Atilla Birkiye